Hukuk Dünyasında Yeni Bir Cephe: Küresel İklim Davaları Raporu ve Türkiye Analizi
Bugün, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Columbia University Sabin Center işbirliğiyle hazırlanan Küresel İklim Davaları Raporu'nu mercek altına alıyoruz. Rapor, iklim değişikliği ile mücadelenin yalnızca politik bir söylem olmaktan çıkıp, yargısal bir hesap verilebilirlik alanına dönüştüğünü çarpıcı verilerle ortaya koyuyor.
Küresel Görünüm: Rota Özel Sektöre Çevriliyor
Haziran 2025 verilerine dayanan rapora göre; dünya genelinde 55 yargı alanında 3.000’in üzerinde iklim davası açılmış durumda. (Rapor, s.8).
Bu davalarda dikkat çeken en önemli husus, odağın artık devletlerden özel sektöre doğru kayması. Bu durum, hukuk dünyasında uzun süredir tartıştığımız bir gerçeği kanıtlar nitelikte:
"İklim taahhütleri artık yalnızca etik birer beyan değil; yargısal denetime açık, gelişmekte olan bir hukuk alanıdır."
Türkiye'nin İklim Davaları Karnesi
Küresel çapta hukuk mücadelesi ivme kazanırken, Türkiye'deki tablo ne durumda?
Rapora göre Türkiye, iklim davası görülen 55 yargı alanından biri. Ancak istatistikler düşündürücü: 1986 yılında dünyada açılan ilk iklim davasından bu yana ülkemizde yalnızca 8 iklim davası açılmış bulunuyor (s.6).
Emsal Bir Karar: Genç Aktivistler ve Danıştay
Rapor, Türkiye özelinde son iki davayı detaylıca değerlendirmiş (s.26). Bunlardan en dikkat çekeni, 2023 yılında genç iklim aktivistlerinin açtığı dava.
Davanın Konusu: Aktivistler, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması kapsamındaki taahhütlerinin yetersiz olduğunu ileri sürerek yargı yoluna başvurdu.
Yargı Kararı: Danıştay, iklim taahhütlerini yalnızca "uluslararası bir antlaşma kapsamındaki taahhüt" olarak değerlendirdi. Mahkeme, davanın esasını incelemeksizin reddine karar verdi.
Hukuki Sonuç: Bu karar ile birlikte, mevcut içtihat uyarınca Türkiye'nin iklim taahhütlerinin yargısal incelemeye tabi olmadığı ve söz konusu taahhütlerin yargı koruması kapsamında bulunmadığı hükme bağlanmış oldu.
Sembolik Davalar ve Uygulama Boşluğu
Dünyadaki iklim davalarındaki (yavaş da olsa) artış, farkındalığın yükseldiğine işaret etse de, hukukçular olarak madalyonun diğer yüzünü de görmek zorundayız.
Açılan davaların büyük çoğunluğu maalesef sembolik nitelikte kalıyor ve somut, icra edilebilir sonuçlara ulaşamıyor. Bu sorun sadece Türkiye'ye özgü değil; hemen her ülkede ciddi bir uygulama boşluğu ve kapsamlı iklim politikalarının yasalaşması konusunda eksiklikler mevcut.
⚖️ Tartışma Konusu
Raporun ışığında hukuk camiasına ve kamuoyuna sormak gerekir:
- Sizce Türkiye'de bugüne dek yalnızca 8 iklim davasının açılmış olmasının temel hukuki ve sosyolojik sebepleri nelerdir?
- Türkiye'nin Paris İklim Taahhütleri, idari yargı denetimine ve yargısal incelemeye açık hale getirilmeli midir?
Yorumlarınızı bekliyoruz. Unutmayalım ki;
"There is always a PLAN B but there is no PLANET B."
Etiketler: #İklimHukuku #UNEP #SabinCenter #ParisİklimAnlaşması #ÇevreHukuku #Türkiye